Ben Sizin Yaşınızdayken

Herkesin şikayetçi olduğu bir şey var bu aralar. Ya da sadece bu aralar değil büyüdüğünü söyleyen her insanın şikayetçi olduğu bir şey var. Büyüklerimizin "Biz sizin yaşınızdayken." ile başlayan serzenişleri her zaman sıkıcı gelmiştir değil mi? Bazen durup keşke çocuk kalsaydım diye kendinizle münakaşalarınız da oldu illaki. Heh işte, ben de sürekli kendime böyle söyleyen bir insan olarak sizlere çocukken insanların nasıl olduğunu anlatacağım.

______
Hey şeyden önce saftı duygularımız. Hiç birimizin kalbinde kötü duygular, arkadan konuşmalar bulamazdınız. Küçük şeylerden mutlu olabilmeyi bilirdik. Çamurdan pastalar, arabalar, yılanlar yapar; hayal gücümüzü gerçekleşmesine inanmadığımız şeylere kullanmazdık. Zaman kavramımız her zaman 5 dakikaydı. Anne camdan kafasını uzatıp yemek için ismimizi haykırdığında "Anneeeeğ 5 dakka da a." diye cevap verir, oyunumuza devam ederdik. 5 dakika nasıl olursa 1 saat olur, anne bu kez daha hiddetli camdan çıkar bağırırdı "Boyun devrilsin çocuk, yemek buz oldu buuz, eşşek gibi yiyeceksin şimdi bunu çabuk eve gel!"

Sokaklar... Onlar o zamanlar bizim en güvenli ikinci evimizdi. On bir elli oynarken düştüğümüzde daha önce hiç gitmediğimiz bir evden, daha önce hiç görmediğimiz bir teyze çıkar, ellerinde pamuk ve bantla yaramızı sarardı. Ya da ben hiç tanımadığım birçok kişiden su içtiğimi, ellerimize tutuşturulan içi domates, peynir dolu ekmekler yediğimi hatırlarım. Kimse böbreklerimize göz koymadı.

Okula gittiğimizde, hayatımıza daha başka insanlar katıldığında tek derdimiz en kısa sürede arkadaş olup oyunlar oynamaktı. Kimse önyargı nedir bilmezdi, bilinen tek şey arkadaşlıktı. Alınan bir simit üçe, dörde hatta beşe bölünürdü, paylaşmayı bilirdik. Açılan bir çubuk kraker önce sınıfa dağıtılır sonra kalanlar yenirdi, paylaşmayı bilirdik. Ayşe, Mehmet'e küstüğünde yarın hiçbir şey olmamış gibi arkadaş olmaya devam ederdi, affetmeyi bilirdik.

Oynanan oyunlar... Benim zamanımda kasetli ateriler vardı. Kasetlerin üzerinde "999 Game" yazardı, sanırdık ki içinde daha önce hiç oynanmamış 999 tane oyun var. Hele o aterilerin en popüler oyunu Mario... Dırıt tıt dırıt tıt tıt diye başlayan müziğini hatırlamayanınız var mı? : ) Hele en ilginci bizde prensesi ilk kurtaran babam olmuştur. Gözümde ne kadar kahramanlaştığını anlatamam size, sanki dünyayı kurtarmış!
Tasolar vardı sonra, öğütürdük onları. Öğütmek dediğim tasoyu kazanmak. Hava atabildiğimiz tek şey tasolarımızdı, iPhone'larımız değil.



Kin bilmezdik, nefret, önyargı... Böyle şeyler hiç gelmedi kalbimize. Kötü olan hiçbirşey güzel değildi çünkü. Büyüdükçe onlara da sahip olduk. Kibir dolu, mutsuz insanlara dönüştük birden.
Ama hala inandığım bir şey var: "Çocukluğundaki gibi kalabilen insanlar."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buralar eskiden hep yorumdu.